ÇANAKKALE GEÇİLMEZ !


Bugün 18 Mart 2015... 
Çanakkale Zaferinin 100. yılı... 
Gözlerimi kapayıp başımı yastığa koyuyorum ve hayal etmeye çalışıyorum... 
100 yıl öncesine gidiyorum... 
Evet bugün 18 Mart 1915... 
Atalarımı görüyorum... 
Fakirlik görüyorum... 
Yokluk görüyorum... 
Zorluk görüyorum... 
Gözlerinde sevgiyi, hasreti, kahramanlığı ve en önemlisi imanı görüyorum... 
Cepheye gidiyorum... 
Dedelerimi görüyorum... 
Nenelerimi görüyorum... 
15'lileri görüyorum... 
O gün orada Hz. Hamzaları, Alparslanları, Osman Gazileri, Sultan Fatihleri, Şehitleri, Gazileri görüyorum... 
Cephe gerisinde olup da cephe ile bir olan, yürekleri orada atan şehit analarını, eşlerini, yetimleri, öksüzleri ama dilleri dualı nenelerimi görüyorum... 
Gözlerim doluyor... 
Ağlıyorum... 
Rabbim mekanlarını cennet kılsın... 
Ruhlarına El Fatiha (Amin)...

Yaklaşık 2 yıl önce Çanakkale'de görev yapan Ali ÖZTAŞ isminde bir polis memuru abi 'Çanakkale' konulu bir konferans vermişti. Eşim ile birlikte konferansa gittik. İlkokula başladığımdan bu yana oyunlu eğlenceli konferansların yanında daha bir çok konferansa katıldım. Ancak bu konferans bambaşkaydı. Kitaplarda yazmayan vardı bu konferansta. Nitekim o kadar çok etkilendik ki eşimle birlikte ağladık... Tam da burada size o konferansta nelerden bahsedildi? Neydi bu kitaplarda olmayan? Tam da bunlardan bahsedecekken tesadüfen videosunu buldum ve sizlerle paylaşmak istedim. 

Son söz olarak; ÇANAKKALE GEÇİLMEZ !


2 yorum:

  1. Atatürk başta olmak üzere, tüm şehitlerimizin mekanı cennet olsun. Mustafa Kemal ilk kez "Çanakkale Kahramanı' olarak tanınmasına sebep olmuştur. Tüm yetki, karar ve sorumluluğu bizzat almıştır. Bu da Atatürk'ün bir anısı:

    "Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK saatinin parçalanmasını şöyle anlatıyor; "10 ağustos 1915. conkbayırı'nı almak ve bütün boğaza hakim olmak için ingilizler 20000 kişilik bir kuvvetle günlerce kazdıkları siperlere yerleşmişler, hücum anını bekliyorlardı. gecenin karanlığı tamamen kalkmış, tan ağarmak üzereydi. 8. tümen komutanı ve diğer subaylarını çağırdım. "mutlaka düşmanı mağlup edeceğinize inanıyorum. ancak siz acele etmeyin, evvela ben ileri gideyim, size ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız." bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim. hücum baskın tarzında olacaktı. sakin adımlarla ve süzülerek düşmana 20-30 m. yaklaştım. binlerce askerin bulunduğu conkbayırı'nda çıt çıkmıyordu. dudaklar sessizce bu sıcak gecede dua ediyordu. kontrol ettim. kırbacımı başımın üstünde kaldırıp çevirdim ve birden aşağı indirdim. saat 04.30'da kıyametler kopmuştu. ingilizler neye uğradıklarıı şaşırmıştı. "allah allah" sesleri bütün cephelerde, karanlıkta gökleri yırtıyordu. her taraf duman içinde ve heyecan her yere hakim olmuştu. düşmanın topçu ateşi gülleleri büyük çukurlar açıyor, her tarafa şarapnel ve kurşun yağıyordu. büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı, sarsıldım, elimi göğsüme götürdüm, kan akmıyordu. olayı yarbay servet bey'den başka kimse görmemişti. ona parmağımla susmasını emrettim. çünkü vurulduğumun duyulması bütün cepelerde panik yaratabilirdi. kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat paramparça olmuştu. o gün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı olarak çarpıştım. yalnız bu şarapnel vücudumda kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı. Aynı gün gece, yani 10 ağustos günü, beni mutlak ölümden kurtaran ve parçalanan saatimi ordu komutanı liman von sanders paşa'ya hatıra olarak verdim. çok şaşırmış, heyecanlanmıştı. kendileri de altın cep saatini bana hediye ettiler. Bu hücumlarda ingilizler binlerce ölü bırakarak tamamen geri çekildi ve çanakkale'nin geçilemeyeceğini iyice anlamış oldular."

    YanıtlaSil
  2. Duygulanmamak elde değil. Ruhları şad, mekanları cennet olsun... Paylaşımın içinde gönülden sevgiler, teşekkürler canım...

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...